Diş Eti Sağlığı

  • Dişeti hastalığı kalp ve solunum yolu hastaları için bir risk faktörüdür.
  • Bir eklem nakli ameliyatı olacaksanız, ameliyat sonrası enfeksiyonu yaşamamak için dişinizle ilgili gerekli işlemleri ameliyattan önce tamamlatmalısınız.
  • Dişeti hastalığınız varsa, dişlerinizi fırçalamak ve ip kullanmak, çiğnemek ya da dişlerinize basınç uygulayan herhangi bir eylemde bulunmak vücudunuza zararlı bakterileri gönderme riskine yol açar.
  • Dişeti hastalığından kaynaklanan enfeksiyonlar vücuttaki kan şekerini yükseltir, bu da şeker hastaları için ciddi komplikas-yonlara neden olabilir.
  • Dişeti hastalığına yakalanmış olan hamile kadınlar erken doğum ya da düşük kilolu bebek doğurma riski taşır.
  • Ağız kanserine yakalanma yaşı ortalama 60'tır.
  • Çoğunlukla dilde başlayan ağız kanserine teşhis koymakta ilk savunma hattı diş hekimidir.
  • Dumansız tütün ağız kanseri riskini dört kat artırabilir.
  • Ağız yaraları genellikle genç yaşlarda görülür.
  • Ağzınızda sık sık yara çıkıyorsa, diş macununuzu değiştirerek 30 günlük bir deneme yapın.
  • Uzun süreli bir antibiyotik kürü yapacaksanız, ağız içinde çıkan bir mantar türü olan pamukçuk belirtileri olup olmadığını dikkatle izleyin. Ağzın içinde beyaz kremsi yamalar bir problem işareti olabilir.
  • Kuru Ağız Sendromu ilaç kullanımının bir yan etkisi olabilir. Doktorunuza ya da diş hekiminize danışın.
  • Kafa ve boyun tümörlerini tedavi etmek üzere yapılan radyasyon uygulaması tükürük bezlerine zarar verir. Bu zarar Kuru Ağız Sendromuna yol açabilir. Mümkünse radyasyon uygulamasına başlamadan önce diş tedavinizi tam olarak bitirin.
  • Diş hekiminize her uğradığınızda diş ekibinize kullandığınız ilaçlar, cerrahi müdahaleler ve fiziksel engelleriniz konusunda güncel durumu bildirin.

Diş eti Hastalığının Belirtileri Nelerdir ?

Dişeti iltihabının ilk belirtisi dişetindeki kanamalardır. Dişetlerinde renk, şekil bozuklukları ve ağız kokusu ile kendini daha da belli eder. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından çok daha fazladır.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki , Sağlıklı dişeti açık pembe renktedir. Dişe ve kemiğe sıkıca yapışmış olup, portakal kabuğuna benzer parlak - pütürlü bir görünümü vardır.

Dişeti hastalığının pek çok belirtisi vardır,

Bunların başlıcaları aşağıdaki gibidir:

Dişlerin fırçalanması esnasında kanayan dişetleri
Kırmızı, şiş ve hassas dişetleri
Sürekli kötü ağız kokusu
Dişlerden kolaylıkla ayrılabilen, uzaklaşan ve çekilen dişetleri
Dişler ve dişetleri arasında iltihabi akıntı
Sallanan veya giderek birbirinden uzaklasan dişler
Dişler arasında aralıkların oluşması veya mevcut aralıkların artması
Isırma sırasında alt ve üst dişler arasındaki ilişkilerin değişmesi
Bölümlü protez uyumundaki değişiklik, bozulma
Bununla beraber, periodontal hastalık hiç bir bulgu vermeden de ileri safhalara ulasabilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla diş hekimine gitmek son derece önemlidir.

Diş eti hastalıkları özellikle 4 açıdan önem taşır. Birincisi ağız kokusuna sebep olurlar. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki ağız kokusu problemlerinin %59 u diş eti hastalıklarından kaynaklanmaktadır. İkinci olarak sağlıklı dişlerin kaybedilmesine neden olmaktadırlar. Üçüncüsü pek çok sistemik hastalığınhabercisidirler.Ve son olarak ağız içerisindeki kronik iltihap durumu genel sağlığın bozulmasına neden olabilmektedir.

Bugün sizlere en sık görülen diş eti hastalıklarından bahsedeceğim

1) Gingivitis : Kelime anlamı ile “gingivitis” diş etinin iltihaplanması demektir. Peki diş eti nasıl iltihaplanır?

Yemek yedikten sonra temizlenmeyen dişler üzerinde “debris” adını verdiğimiz yemek artıkları oluşur. Bu artıklar bakteriler için harika besiyerleridir. Gıdaların kokusunu alan bakteriler hemen buraya üşüşür ve bu gıda artıklarının üzerine yapışarak üremeye başlarlar. Bu üreme sürecinde zaman zaman bazı bakteriler ölür ve bakterilerin toksinleri adını verdiğimiz zehirli atıklar da ortaya çıkar. Ağız hijyeni sağlanmadığı müddetçe bu süreç devam eder. Bir süre sonra bu bölge sertleşir ve “tartar” adını verdiğimiz diş taşları oluşur. Böylece gingivitis tablosu tamamlanmış olur. Gingivitis %90 lık görülme sıklığı ile Guiness rekorlar kitabına girmiş bir hastalıktır. Peki rekorlar kitabında bile yer edinmiş bu hastalığın belirtileri nelerdir?

Kızarıklık : Sağlıklı diş eti gül kurusu rengindedir. Kurutulduğu zaman görüntüsü portakal kabuğu gibi noktacıklıdır. Dişle dişetinin birleştiği kısımlarda kenarlar oldukça nettir. Oysa sağlıksız bir dişeti parlaktır ve kırmızı renklidir. Dişle dişetinin birleştiği kenarlarda bu kırmızılık daha belirgindir.

Ödem : Sağlıksız bir dişetinde, dişle dişetinin birleştiği kenarlar netliğini ve keskinliğini kaybetmiş, yuvarlak hatlar almıştır. Diş etleri şişmiş bir görünüm sergiler.

Ülserasyon : Dişle diş etinin birleştiği kenarlar yakından incelendiğinde zedelenmiş bir görüntü sergilerler.

Kanama : Gingivitise yakalanmış çoğu kişi sabah uyandıklarında ağızlarında bir kan kokusundan şikayet ederler. Hemen hemen tamamı ise dişlerini fırçalarken kanama olduğundan. Her ikisi de gingivitisin bir sonucudur. Gingivitisin en çok ilerlemesine sebep olan durum hastaların “fırçalarken kanıyor” nedeni ile fırçalamaktan vazgeçmeleridir. Bu, yapılan en büyük yanlıştır.

%90 lık bir oranda görülen bu hastalığın tedavisi ise oldukça basittir. Ancak tedavideki ana kural sürekliliktir. İkinci olarak ise hastanın tedaviye olan isteğidir. Gingivitis tedavi edildiğinde herhangi bir hasar bırakmadan ortadan kalkan bir hastalıktır. Ancak tedavi edilmezse diğer haftaki yazımda anlatacağım “periodontitisin” başlamasına sebep olarak sağlıklı dişlerin kaybedilmesine neden olur.

Tedavideki ilk aşama hastanın fiş fırçalama alışkanlığı edinmesidir. İkinci olarak hastalığa yol açan diş taşlarının elimine edilmesi gerekir. Diş taşlarının ortadan kaldırılması ve 7 gün süren düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanma alışkanlığı sonucu hastalık sona erer. Ancak bu alışkanlığın sürdürülmemesi durumunda 7. ile 10.günler arası hastalık yeniden belirtilerini göstermeye başlar.

Güzel bir gülümse yalnızca güzel dişlerle değil sağlıklı diş çevresi destek dokularıyla mümkündür. Ferah bir nefes, estetik bir gülüş insan ilişkilerinizi etkileyen bir unsurdur. Tüm bunlar ise günde ayıracağınız 4 dk ile fazlasıyla mümkündür.

Diş eti çekilmesi Tedavisi

Dişeti atrofisinin sonucunda ortaya çıkan problemlerin tedavisinde 3 yöntem uygulanabilir:

Diş dokusu üzerinde meydana gelen defektin tamiri.
Diş duyarlılığının tedavisi
Çekilen dişeti dokusunun yerine getirilmesi.

1. Diş Dokusu Üzerinde Meydana Gelen Defektin Tamiri

Dişlerin dudak ve yanak kole bölgelerinde bazen kuron bazen de kök, bazı durumlarda da hem kök hem kuron üzerine doğru genişlemiş diş defektlerine rastlanır. Bunlar, genellikle baskı ile diş fırçalama veya sert diş fırçası yahut da aşındırıcı diş macunu ve diş tozu kullananlarda fazla görülür. Kama şeklindeki bu defektin yakınındaki dişeti dokusunda da atrofi dikkati çeker. Dişeti çekilmesinin daha fazla olmasını ve bu kısımdaki dişeti kenarının iltihaplanmasını önlemek amacı ile ortadan kalkmış olan diş maddesini bir dolgu ile karşılamak gerekir. Böylece, bu bölgede gıda parçacıkları ve bakteri plaklarının toplanması önleneceği gibi dişlerin dudak ve yanak yüzlerindeki kaybolan konvekslik yeniden sağlanmış olur. Zira, dışa bombeliğin kaybolması, çiğneme esnasında sert gıda parçacıklarının dişeti kenarına çarpmalarına ve bu kısmın zedelenmesine neden olabilir.

Diş üzerindeki defektlerin (beşinci sınıf kavitelerde olduğu gibi) tutucu yerler açmak suretiyle azı dişlerinde amalgam dolgularla doldurulması mümkün olduğu gibi, ön dişlerde de kompozit dolgular kullanılabilir. Ancak, kompozit dolgularda tur kullanma mecburiyeti yoktur. Yani doğrudan doğruya dolgu ile defekt tamir edilebilir. Bu dolgularla estetik bakımdan çok olumlu sonuçlar alınmaktadır.

Yalnız aşağıdaki hususlara çok dikkat edilmelidir :

  • Asit tatbiki sadece defektin çevresindeki mine dokusuna olmalıdır.
  • Dentin veya sement üzerine asîtin yayılmasını önlemek için defektin en derin yeri olan bu kısımlar asit tatbikinden önce uygun koruyucu bir lak veya kaide maddesiyle kapatılmalıdır.
  • Dolgu maddesi hiçbir zaman dişin hududundan dışarıya yani dişeti üzerine taşmamalıdır. Dolgu kenarının taşkın olması halinde ileride bir gingivitis'in muhakkak oluşacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
  • Dolgu yüzeyi, bakterilerin toplanmaması ve dolgu ile diş arasından sızma ile dolgunun renkleşmesini önlemek amaciyle tam olarak cilalanmahdır.

2. Diş Duyarlılığının Tedavisi :

Kole bölgesinde meydana gelen defekt sonucunda dişin bu kısmı temas, soğuk ve sıcağa karşı duyarlı olabilir. Defekt büyükse bu bölgenin yukarıda anlatıldığı gibi bir dolgu maddesiyle kapatılması duyarlılığın kaybolmasını temin eder. Defekt dolgu yapılamayacak kadar sığ ise veya dişin bütün kök çevresini kaplıyorsa bu takdirde duyarlılığı gideren bazı ilaçlar tatbik edilebüir. Piyasada diş kolelerindeki duyarlılığı gideren pekçok ilaç bulunmaktadır.

Bizim genellikle tercih ettiğimiz metod fluor tatbikidir. Bunun için eşit miktarlarda (10 gr.) sodyumfluorür, kaolen ve gliserin karıştırılarak bir pat yapılır. Dişin duyarlı kısmı kurulanır ve pat bir metal alet ile 2 dakika kadar ovulur ve ılık suyla yıkanır. Duyarlılığın tam olarak geçmediği durumlarda haftada bir defa olmak üzere tekrar edilebilir. Sodyum fluorür yeni kesilmiş dişlerde asla tatbik edilmemelidir.

Diş hassasiyetini gidermek amaciyle ençok kullanılan maddeler % 8'lik çinko klorür, sıvı fenol, formaldehit, amonyaklı gümüş nitrat, 2,5 gr. sodyum karbonat monohidrat ve 12,5 mgr. potasyum karbonat karışımı, sodyum silikofluorürdür. Bu preparatlar arasında son iki tanesi yeni kesilmiş dentinde de duyarlılık giderici olarak kullanılabilirler.

Hasta tarafından evinde % 2 lik sodyum fluorür solüsyonu ile bir hafta müddetle diş fırçalama da kole duyarlılığını Önemli ölçüde azaltmaktadır. Ancak, fluorlü solüsyonu yutmamak lazımdır.

Stannous fluorür içeren jel kıvamındaki sodyum monofluorofosfatlı, formalinli (Thermodent) ve stronsiyum klorürlü (sensodyne) diş macunları da duyarlılığı azaltmaktadır. Bu konuda kortikosteroidli hormonların yerel tatbikleri de faydalı bulunmuşur.

3. Çekilen dişeti dokusunun yerine getirilmesi:

Çekilen dişeti dokusunu eski yerine getirmek estetik bakımdan çok önemlidir. Ancak, bazen dişeti dokusunun kenar seviyesi bakımından eski yerine getirilmesi olanak dışında olsa bile, yapışık dişeti dokusunun dikey boyutunu artırmak; diş fırçasının iyi tatbikini sağlamak, derin periodontal lezyonların oluşumunu önlemek ve adale bağlantılarını dişeti kenarından uzaklaştırmak amaciyle gereklidir.

Yapışık dişetinin dikey boyutunu artıran vestibül derinleştirici operasyonlar başka bir bölümünde açıklanmıştır. Dişetinin eski yerine getirilmesini sağlayan, kuron yönüne kaydırarak yapılan flap operasyonundan bahsedilecektir.

Kuron Yönünde Kaydırılarak Yapılan Flap Operasyonu

Teknik : Gerek daha önce yapılan bir periodontal operasyon sonucunda diş kökleri açığa çıkmış olsun gerekse iltihapsız bir dişeti çekilmesi olsun estetik amaçla ve açıkta kalan diş kökünü kapatmak amacıyla bu teknik uygulanabilir.

Şayet periodontal cepler var ise bunları ortadan kaldırmak için dişeti kenarlarında tersine eğimli bir ensizyon yapılır. Ve bu ensizyonun ötesinde kalan dişeti bir mukoperiostal flap halinde kaldırılır. Ceplerin iç duvarlan ve diş kökleri üzerindeki birikintiler kürete edilerek iyice temizlenir, yatay ensizyonlar ile kaldırılan flap, kemiği açıkta bırakacak şekilde kuron yönüne kaydırılarak açıkta kalan kök üzerine sıkıca dikilir. Genellikle, üst ön dişlerin dudak yüzeylerinde yapılan bu operasyonda frenulum hizasında V şeklinde dikey ensizyonlar da yapılabilir. Dikiş ve pat bir hafta sonra alınır ve tekrar bir haftalık bir pat daha konabilir .

Dişeti Atrofisi (Dişeti Çekilmesi)

Dişeti dokusunun normal hududu olan mine-sement birleşiminden apikal yönde sıyrılmasına dişeti atrofisi veya dişeti çekilmesi denir.

İki tip dişeti çekilmesi söz konusu olabilir.

  • 1. Dişetinin görünen seviyesinde olan çekilme
  • 2. Epitelyal bağlantının apikal yöne doğru yer değiştirmesiyle dışarıdan bak¬makla tesbit edilemeyen gizli çekilme.

Birincisinde gözle dişeti seviyesinin apikal yöne doğru çekildiği tesbit edildiği halde, ikincisinde epitelyal bağlantıdaki çekilme ancak bir periodontal sonda ile diş ve dişeti aralığına girmekle anlaşılabilir.
Bir periodontal hastalıkta, epitelyal bağlantı apikal yöne doğru çekildiği halde iltihaplı dişeti açıkta kalan kök üzerini kapatabilir.
Genellikle, dişeti çekilmesinin olduğu yerde iltihap vardır. Fakat, bazı durumlarda çekilmiş dişeti kenarı tam olarak sıhhatli de olabilir.
Dişeti çekilmesi diş arkından daha dışta kalmış bir dişte olduğu gibi, tek bir dişi ilgilendirebilir. Bir gurup diş çevresinde görülebilir veya ağızda bulunan bütün dişler etrafında dişeti çekilmesi vardır.
Dişeti çekilmesi yaşlanma ile meydana gelebilir. Buna fizyolojik dişeti çekilmesi adı verilir. Anormal durumlarda ve bir hastalık sonucu olursa patolojik dişeti çekilmesi görülür.
Çocuklarda dişeti çekilmesine çok ender rastlanırken 50 yaşın üzerindeki şahısların hemen hemen hepsinde dişeti çekilmesi tesbit edilmiştir.